''Her birimiz gönüllü birer Turizm Elçisi olmalıyız''

Timur lise yıllarından beri turizme ilgi duyduğunu ve her fırsatta İstanbul Sultanahmet meydanına giderek ülkemizi ziyarete gelen turistlere gönüllü rehberlik ettiğini söyledi. Üniversite okuduğu yıllarda stajını Finlandiya'da yaptıktan sonra yaşadığı bazı deneyimlerini paylaştı.

Timur bir Polonya deneyimini anlatırken şunları söyledi;

“Yıl 2012, İzmir’de bir devlet okulunda ücretli öğretmen olarak çalışıyordum. Bir yandan ayaklarımın üzerinde durmak, bir yandan İzmir gibi güzel bir kenti dolu dolu yaşamak, deniz kokusuyla güne başlamak ve en önemlisi kafa dinlemek istediğim bir seneydi.

Çalışırken, bir yandan sosyal medya üzerinden bir grup açmıştım. Grubun ismi Avrupa Gönüllülük hizmeti (EVS) idi. Kahramanmaraş’tan bir genç arkadaşımız bana ulaşarak yapmak istediğim sosyal sorumluluk proje ve deneyimime ortak olmak istediğini söylemişti. Kendisini tanımıyordum ama ortak bir hedefte buluşmuştuk. Bunu seve seve kabul ettim ve beraber başladık projemize.”

Avrupa’ya gönüllü yollattık
Timur yaptıkları çalışmalara değinerek; “Yaptığımız tam olarak gönüllülük projeleri ile bu projelere katılmak isteyenleri buluşturmak ve gençlerin bu projeden haberdar olmasına zemin oluşturmaktı. Başladığımızda iki kişiydik. Altı ayın sonunda sayımız 2 bin kişiyi geçmişti.

Kimi arkadaşımızı Fransa’ya, Çek Cumhuriyeti’ne, İspanya’ya, İtalya’ya;  kimisini yakın yerlere Bulgaristan’a, Romanya’ya, Yunanistan’a ve birçoğunu da Polonya gibi bu işi şiar edinmiş ülkelere yollattık. Güzel deneyimlerin yaşanmasına vesile olduk.

Benim İzmir’deki hayatım gündüz ayrı gece ayrı gidiyordu. Gündüz okulda öğretmen, gece geç saatlere kadar sosyal medyada proje kovalama, gelen sorulara cevap arama gibi iki farklı kanaldan gidiyordu.”

Neden biz de gitmiyoruz?
Proje arkadaşının teklifi üzerine kendilerinin de gitmeye karar verdiğini dile getiren Timur o anları şöyle ifade etti: “Kahramanmaraşlı arkadaşım bir gün bana dedi ki; “Hocam biz bu kadar arkadaşımızı gönderdik ama biz neden gitmiyoruz ki?”

İşin rengi tam da burada değişti. Doğru, bizim neyimiz eksikti?

Yılsonuna doğru, projelere kendimiz de başvuru yapmıştık. Bana birçok ülkeden geri dönüşler olmuştu. Tercihimi nüfusu biraz ortalama kalabalık olan Polonya’dan kullanmıştım.

Polonya’ya varmam 2 Kasım 2012’yi bulmuştu. Değişik bir toplum, değişik bir kültür ve yeni bir hayat tam 12 ay sözleşmem vardı. Ve aldığım Polonya oturumum ile istediğim AB ülkesini ziyaret edebilecektim.
Polonya’ya daha önce de gitmiştim ancak bu sefer ki gidiş turistik değil çalışma, yaşama katkıda bulunma ve kazan kazandır mantığıydı.

Polonya’ya giderken, elbette bir turizmci olarak hazırlıklı gitmiştim. Ama yine de eksikler vardı. Polaklar İngilizce bilmiyordu. Bilenler az sayıda ve onlar da konuşmaktan çekiniyordu. Utanıyorlardı.

Bydgoszcz adında bir şehirdeydim. Bu şehir başkent Varşova’ya tam 4 saat uzaklıktaydı. Ulaşım sorun değildi ama hava şartları insanı yollara düşürmekten alık koyuyordu.

Çalıştığım kurum Polonya İşsizlik Kurumu çatısı altındaydı. Polonya’daki işsizlere dil öğretiyorduk. Benim 3 İngilizce ve 1 Türkçe sınıfım vardı. Sarı sarı saçları, renkli gözleriyle birbirinden değerli öğrencilerim olmuştu.”

Sunum olayı yeni bir fırsattı
“Çalıştığım kurumda, herkes kendisi hakkında bir sunum yapacaktı. Ben hemen Varşova Büyükelçimize bir mail atarak bir istekte bulundum. Bana leh dilinde hazırlanmış broşürler istedim Türkiye’yi tanıtıcı. Sağ olsunlar birkaç gün sonra koca bir kargo geldi çalıştığım kuruluşa. İçinden adeta bir hazine fışkırıyordu. Sunum yaptığım salonda 250 kişiden fazla insan vardı. Ve bu insanlar, oradaki memur kesimiydi. Maddi durumları biraz daha iyi olan gruba mensuptular. Bu sunum günümde, tüm broşürleri bu gelen dinleyicilere dağıtarak Türkiye’yi, özellikle turistik bölgelerimizi tanıttım. Daha sonra öğrendim ki bunlardan bir kaçı ilk defa Türkiye’ye tatile gelmiş ve bunu bana sosyal medyadan teşekkür ederek bildiriyordu.

Bedava yaptığımı sandığım bu işten, aslında ülkece karlı çıkmıştık. Yeni insanlar beraberinde daha yeni insanları getirecekti çünkü.

Orada şunu hissetmiştim; Her birey birer kültür elçisi ise ben hem kültür hem de Turizm elçisi olmalıyım. Bunu halen yapıyorum.

Benden önceki sunumlar klasik iken, benden sonra yapılan sunumlar beni taklit etmeye başlamıştı. Ve özellikle Gürcistanlı arkadaşlar bunu yapmıştı. Guru verici bir gelişmeydi benim için. Hem ülkemi tanıttım, turist çektim; hem de başka ülkelere örnek olmayı başardım.

Bu çalışmalarım daha sonra Bydgoszcz Belediye Başkanı tarafından bir plaketle taçlandırıldı.

Ne yapsak azdır. Halen her fırsatta aynı duyguyu hortlatmaya meyilliyim. Biz kadim bir toprağın çocuklarıyız. Var oldukça, varlığımızla nefes oluyoruz Dünya Miras’ına” diyerek tüm herkesi sorumluluk sahibi olmaya ve elçiliklerini en güzel şekilde icra etmeye davet etti.