"Temmuz ayı gelip çattı, ama doluluk oranlarına baktığımızda pek de iç açıcı bir tablo yok. Hani nerede o beklenen rekorlar?  Turizm Bakanlığının benimde yer yer doğru bulduğum politikaları, TGA'nın Türkiye tanıtım reklamlarının etkisi derken koca bir hayal kırıklığıyla karşı karşıyayız.

Oteller dolmayınca hemen yasaklar konuşuluyor.

Ne diyorlar? Airbnb modelini, kısa dönemli villa ve daire konaklamalarını yasaklayalım mı? Ne yani, esnaf taş mı yesin? Bu model ile konaklama yapan turist zaman zaman otelden daha ucuz bir alternatif yakalarken çevredeki esnafa da bir gelir kapısı açmış oluyor. Hem turizmde gelir çeşitliliği artıyor hem de mutlu turistler yaratıyoruz. İlla her şey dahil otelde konaklanıp tüm para otelde harcanacak diye bir dünya tabiki yok.

Yüksek otel fiyatlarından mı dert yanalım, sezon başında heyecanla otellere yapılan ödemelerden mi? Bu fiyatlarla ne turist ne de yerli tatilci otelleri doldurabilir.Bir kaç iç pazar acentasının sezon başında yangından mal kaçırır gibi 'TEK YETKİLİ' diye kapattığı odalar boş kalınca, hemen taksitli yurt dışı turu satışını yasaklıyoruz.

Yurtdışına gitmek isteyen vatandaşımıza 'dur' diyoruz, otellerimizi doldur diye. Unutmayın ki, biz yurtdışına gitmesek, turist de bize gelmez. Bu karşılıklı bir etkileşimdir. Yurt dışına tatile giden her vatandaşımız, birer tanıtım elçimizdir.

Yasaklarla sektör yönetilmez. Kısa vadeli çözümlerle uzun vadeli kazançlar elde edemezsiniz.

Özendirici, çekici bir turizm politikası geliştirmemiz lazım. Ünlülere, influencerlara Türkiye'de tatil yaptırmalı, zengin turistleri çekmeliyiz.60 milyon turist hayali kurarken, yurt dışı turlara taksit yasağı gerçeği ile yüzleşiyoruz. Düşünmek lazım.

Türkiye'de otel portföyü en fazla olan online seyahat acentası olarak aslında bu duruma ilk bizim sevinmemiz gerekirken, her zaman söylediğimiz gibi önce Türkiye diyoruz. Türkiye ve turizm var olacak ki biz sürdürülebilir kazanç elde edelim."