Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Turizm yatırımcılarını altın niteliğinde bilgiler

Turizm sektörünün tecrübeli otel Genel Müdürlerinden Nevzat Ahmet Çelebi Turizm turizm yatırımlarını kaleme aldı.

Turizm yatırımcılarını altın niteliğinde bilgiler

Turizm sektörünün tecrübeli otel Genel Müdürlerinden Nevzat Ahmet Çelebi Turizm turizm yatırımlarını kaleme aldı.

Turizm yatırımcılarını altın niteliğinde bilgiler
08 Mart 2019 - 11:43

Konaklama sektöründe girişimcilik kar, zarar riskini göze alıp sahip olduğu sermayeyi yatırıma dönüştürerek mal ve hizmet üreterek pazarlamaktır. Turizm girişimcisi tüm riskleri göze alarak turizm sektöründe başarılı bir işletme kurma ve yönetme yeteneğine sahip olan kişidir.

Günümüz konaklama sektörüne global bazda bakıldığında rekabette geride kalmayı istemeyen oteller ‘’İşletmeler’’ faaliyetlerini daha sağlıklı sürdürebilmek için hem işletme içi koşulları hem de işletme dışı koşulları iyi değerlendirmek zorundadırlar. Bu da otellerin sürekli yeniliklere ayak uydurma zorunluluğunu var ederken diğer yandan da yeni girişimcilerin de ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Turizm sektörü girişimciliğinin en önemli diğer bir yanı topluma, bölgeye, ülkeye hem ekonomik bazda hem kültürel bazda faydalar sağlıyor olmasıdır. Oteller işletme olarak insanlara iş, refah sağlayan ve zenginlik üreten kurumlardır.

Seyahat, ağırlama, eğlence, dinlence kuruluşları olarak bakarsak uçak, gemi, araba şirketleri, oteller, tema parklar, spa’lar, kaplıcalar kapsamında bile dünyanın farklı bölgelerinde, ülkelerinde birçok seçenekler ile taçlandırılmış farklı konseptler ile donatılmış hizmet vermek için tüm zorluklara göğüs gererek büyük özveri ve cesaret örneği sergileyerek önemli hissettikleri fırsatların düşlerinin peşine düşmüş ve misafirlerini bekleyen binlerce tesisin, markanın, işletmelerin olduğunu görürüz.

Birçok sektörde girişimcilik ile ilgili ciddi çabalar ve çalışmalar mevcutken turizm ve otelcilik sektörü ile ilgili yazılan çizilenden öte analitik bir çalışma, çaba ve veri bulmak çok ta kolay değildir. İlginç ve farklı nedenler ile sektöre enteresan bir şekilde giriş yapan yatırımcı sayısı önemsenecek kadar çoktur. Sektör aslında çok hızlı hatta plansız ve programsız ölçeksiz olarak büyümüş görünse de, sektörün sürdürülebilirliğini sağlamak ve hatta bunu korumak adına başta devlet yöneticileri, ardından sivil toplum çokta bilinçli ve programlı bir davranış sergileyememektedir.

Bu nedenle en ufak krizde çok ciddi yaralar alınmakta bundan kaçılamamaktadır. Sektörde ki milyonlarca dolarlık yatırımların bir çoğu ya devletin vermiş olduğu teşviklerden, yada inşaat ve tekstil firmalarının atıl paralarının bir heves ile konaklama sektörüne yatırılmasından oluşmuştur. Bu nedenle sektörün taşıyıcı ana unsurları birçok tesiste sistem olarak oturmamış oturtulamamıştır. Çünkü oteller sahipleri tarafından inşaat ve emlak olarak görülmekten, sürekli rant planından öte çok çıkamamıştır. Ne alımı ne satımı sözsel olarak bitirilememiştir. Şirketlerin de aile şirketi olmaktan öteye gidemediği kurumsallığa ulaştırılamadığı aşikar ortadadır. Bu konu ile ilgili ülkemizde yayımlanan makalelerin yüzdesel olarak çoğunluğunu ampirik araştırmalar teşkil etmektedir. Buna göre teorik araştırma çok daha azdır. Ampirik Araştırma: Gözlem ve deney sonucu oluşmuş deneyimden yararlanarak yapılan araştırmalardır.

Teorik Araştırma: Ele alınan araştırma konusunun önemli derecede ilişkili olduğu düşünülen faktörlerin tümü arasında ki ilişkilerin kurumsal olarak ortaya konulmasıdır. Bu araştırmaların sonucuna bakıldığında aslen turizm ve konaklama sektöründe girişimciliğin çokça yazılıp çizilmesine rağmen ilgi görmediği anlaşılmaktadır. Dünyada yaşanmakta olan ekonomik gelişmeler, artan seyahatler, konaklamalar, sağlık, gastronomi, spor amaçlı seyahatlerde ki hızlı artıştan dolayı turizm ve konaklama alanlarında girişimciliğin yakın gelecekte çok daha fazla konuşulacağı görünüyor. Global yaşama bakıldığında insanların her geçen gün yenilik arayışının artmakta olduğu açık ve net görülmektedir. Buna dayanarak yeni etkinliklere teşvik edecek olan girişim hareketlerine sürekli ihtiyaç duyulmaktadır.

Girişimciliğin hiç eskimeyen ve kendini sürekli yenileyen bir kavram olarak yaşamımızda ki yerini koruyacağı da nettir. Sektörde misafirin isteklerini kazanca dönüştürebilme becerisi tamamen girişimcilikle alakalıdır. Bu nedenle konseptten başlayıp işletme şekillerine kadar değişim ve gelişimin girişimcilikle olacağını da paylaşmakta çok büyük yarar var. Ülkemizde; bilinçli olarak seksenlerin ortasından başlayarak günümüze dek geçen çeyrek yüz yılda, çok önemli bir oluşum ve gelişim gösteren turizm sektörü maalesef yapılan birçok hatalardan ve yanlışlardan dolayı ulaşması gereken yere varamamıştır. İhracattan sonra en büyük döviz kaynağımız derken, en büyük döviz kaynağımız rolüne ulaşmasına ve bunca uğraşa rağmen sektör çok ciddi kan kaybetmiştir. Oysa ki uluslararası arenada hizmet satmak ürün satmaktan daha önemli ve değerlidir. Turizm yatırımı yapılırken, doğanın kendi doğal güzelliği ile kaybedilmemesi son derece önem arz ediyor. Turizm faaliyetlerine talipsek doğayı gözümüz gibi korumalıyız. (Korumalıydık.)

Tesisleri büyütüp çoğaltırken yeşili tahribe kaybetmeye yöneldik. Diğer yandan öğündüğümüz tarihi zenginliklerimiz de benzer akıbeti yaşamakta. Bu gidiş ile turist ülkemize gelecek bir neden bulamayacak çünkü kendi kıyılarımızda ki doğal güzelliği kendi ellerimizle bitiriyoruz.

Turizm faaliyetlerinde doğadan, altyapıdan söz ederken çok önemli bir unsur olan insan faktörünü unutmamak gerekir. Çünkü; Hizmet çok önemli ve hizmeti insan yapacak. Yerli iş gücü Türk Misafirperverliği dışarıdan getirilen insanlar ile çözülemez. Çözülse de nitelikli olmayacağı aşikardır. Değerli bir coğrafyada yaşıyoruz. Çok güzel otellerimiz var. Diyerek turizm faaliyetlerimize devam edemeyiz ürün hizmet niteliğimizi çok daha yukarılara taşımamız gerekiyor. Bu da; Eğitimli kadrolar, kalifiye mutlu çalışanlar ile olabilir. Yıllardır sektörün diline pelesenk olmuş cümleler ile herkes konuşmaya başladı mı turizmi on iki aya yaymaktan bahsediyor. Bu konuşuldukça da sezon kısalıyor. Geçmiş yıllarda ülkemizde turizm sektörü henüz bu kadar gelişmemişken Bodrum’da sezon beş ay, Antalya’da sezon yedi aydı.

Şimdi sezon sadece yüksek sezon dediğimiz dört aya düştü neredeyse. Bu hem yatırımcıyı, hem de iş göreni yok ediyor bitiriyor. Aslında sıkı ve istikrarlı bir program ile tüm turizm faaliyetlerinin on iki aya yayılması gerçekleşebilir. Buna doğal iklim alt yapı şartları müsait sadece emek harcamak gerekiyor. Alışıla gelmiş gidişatın anlayışından kurtulamadığımız sürece faaliyetlerin sürekliliği ve sürdürülebilirliğini tartışıp dururuz. Sezonun kısalması demek diğer yandan konaklama fiyatlarınında alta çekilmesi anlamına geliyor. Tüm ortalama gelirler düşüyor ve kazanç kayboluyor. Sektörün otel dışında ki faaliyet alanları da bundan nasibini alıyor ve şehirde çarşıda pazarda turisti göremez hale geliyoruz.

Hiç düşündünüz mü? Son yıllarda Antalya bölgesinde ki otellerde konaklayan milyonlarca turistten kaç tanesi Antalya’yı gördü? Ama biz bunlara bakmıyoruz değil mi? Otelimiz dolduysa her şey yolunda diye düşünüyoruz. Turisti şuan otele getiriyoruz yani. Bunun da getirisi bu kadar olacaktır. Girişimcilikte karma kazanç kalıcıdır. Bölgeyi ülkeyi bu karma kazanç kalkındırır. Turizm faaliyetlerinin gelişmesi de bu karma faaliyetler ile mümkün olacaktır. Öbür türlü sadece konaklama geliri elde eder turizmi patlatır dururuz.

Son yılın en çok dikkat çeken cümlesi bu aslında. Rakamlar havalarda uçuşuyor sektörde turist sayısı patlarken tesislerde de çanak çömlek patlıyor personelin maaşları bile ya zor ödeniyor, ya da ödenemiyor tedarikçi kapıda sırasını beklerken sezon bitiyor. Bir yıl sonraya çekle alacağını zor tahsil ediyor. Her şeyden evvel günü geçirme düşüncesinden kurtulmak ve vazgeçmek lazım. Her yıl sonu büyük kongrelerde bahsi geçen fakat hiç su üstüne çıkmayan ve ortaya konulmayan kısa, orta, uzun vade master planların uygulamaya konulması lazım.

Ülkemizi ucuz tatil bölgesi olmaktan kurtarmamız lazım. Sonuç olarak, bu günden başlayarak, hangi şart altında olursa olsun doğayı, çevreyi, denizi, elimizden geldiğince tarihi dokumuzu korumanın bu işin bir parçası hayatın bir gerçeği olduğunu unutmamamız lazım. Kötü gidişe dur demenin sadece devletten gelmeyeceğini, her birimize ayrı, ayrı görevler düştüğünü de idrak edip unutmamamız lazım. Kimse bizi kendimize sakladığımız bilgi/beceri, deneyim ve tarzla anmaz. Eğer bu gün paylaşmazsanız; yarın da düne benzeyecektir.

Eğer hiç paylaşmazsanız çok ta önemli değil zaten. Hissettiklerinizi söyleyin. Düşündüklerinizi yapın. Ölüm yaşlanmakla değil; unutmak ve unutulmakla gelir. Unutmadan/Unutulmadan; güzel olan her şeyi ve sevgiyi paylaşmak umudu/dileği ile. Okumakta ve Okutmakta yarar var.

Gerisi Size Kalmış.

Nevzat A. ÇELEBİ

Reklam
Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum
  • Reklam